Ateş Halk Dansları
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Ateş Halk Dansları

Ateş Halk Dansları Gösteri Sanatları Topluluğu..
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Makale paylaşımı

Aşağa gitmek 
3 posters
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 120
Nerden : İstanbul
Kayıt tarihi : 01/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimePtsi Mart 02, 2009 12:43 pm

Beğendiğiniz makaleleri bizimle paylaşabilirsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://atesdance.forummum.com
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeCuma Mart 27, 2009 12:20 pm

Kadın Hisseder... (Çok Güzel Bir Hikaye )

Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim... Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik. Karım, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, "Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri" derdi..

Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı.

97'nin bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona, sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi
ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim.

Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece: "Biliyorum" dedi.

İzmir'e kar yağdığı gün, yani bir ay önce, evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim.

A.
R.
K.
A.
S.
I.
N.

Gerisi için yılları yetmemişti. Ama sanırım "Arkasına bak" yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. İnanabiliyor musunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı.
1997'deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı.

Ve içinden şu sözler çıktı:
"14 Mart 1997 / Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı / Söylemene gerek yok, biliyorum..."

2002'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor şimdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor...

Sadece paylaşmak istedim. "Seni seviyorum" diyenin sevgisinden şüphe et, çünkü; aşk sessiz, sevgi dilsizdir...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Admin
Admin
Admin
Admin


Erkek
Mesaj Sayısı : 120
Nerden : İstanbul
Kayıt tarihi : 01/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeCuma Mart 27, 2009 3:42 pm

Çok güzeldi,eyvallah.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://atesdance.forummum.com
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeC.tesi Mart 28, 2009 12:15 pm

Saatimi Sana Kuruyorum... Ordamısın?

Artık biliyorum. Varsın. Gönderdiğin mesajlar, kendi kendime gönderdiklerimden çok farklı. Birinin, benden başka birinin soluğunu taşıyorlar. Benim yazdıklarımın da sana benzer bir yabancı ruhu taşıdıklarını biliyorum. Ama yine de klavyeye dokunan parmaklarım kadar emin değilim, kuşkularım var. Parmaklarım rahat, mutlu, yazmayı seviyorlar. Benden bağımsızlaştıkları, neredeyse başka birilerine dönüştükleri yazma anlarının keyfini çıkarıyorlar. Oysa ben tıpkı küçüklüğümde avucuma konan hayali kuşları yakalayan, pişiren, sonra da okuldaki küçük kardeşlerine bırakmadan yiyen tuhaf yaratıklara dönüştükleri zamanlardaki gibi tedirginlikle bakıyorum parmaklarıma. Avucuma konan mesajlara, senden gelenlere baktığım gibi&

İçinde yaşadığım beden ile içinde yaşamayı arzuladığım metin arasında açılan uçurumdan ürküyorum. Benden kopan metnin, uçurumun ötesinde bir yerlerde senin metinlerinle, başkalarının metinleriyle ayrı bir alemin içinde salındıklarını görüyorum. Sonra seni merak ediyorum. O uçurumu senin de gördüğünü, kenarında yapayalnız, türlü meraklar ve kuşkular içinde beklediğini düşlüyorum. Uçurumun öteki kıyısında rüzgarla savrulan yaprakları sayarken elimde düşlediğim metinlerden başka bir şey kalmayacağını anlıyorum.

Çok şey söylemek isterdim. Türlü kurguların, oyuncaklı metinlerin, uçucu masalların içinde buluşmak isterdim seninle. Fakat acelem var. Sana bir an önce ulaşmak istiyorum. Nedenini anlayamadığım panik bir savaş öncesi çılgınlığı gibi her düşündüğümde sızıyor, gitgide ele geçiriyor. Sanki metinler olmasa, yazdıklarım olmasa, yazdıkların olmasa, ben de olmayacağım. Oysa bir tuşa basıp da bu metni de diğerleri gibi boşluğa fırlattığım anda soluğum tükeniyor. Tekrar Araf tedirginliği başlıyor: Dayanılması güç bir bekleyiş. Mesajın olmadığı yer benim ölümüm !

Her şeye rağmen ümitliyim, değil mi ki yazı var& İstiyorum ki yazdıklarımız, mesajlarımız, oyunlarımız, şakalarımız, hepsi, kimsesiz ruhumuzu bu tuhaf alemde çoğaltacak aynalar olsun. Fakat bilemiyorum. Orada mısın ? Şu anda mısın ? Yazdıklarının anında mısın ? Yoksa her şeyi unuttuğun bir anda mısın ?

Saatimi senin anın için kuruyorum. Okuma anın için, yazma anın için, yazılma anın için, senin için& Çok bekletmeyeceksin değil mi ? Uçurumun ötesine de olsa soluğunu fırlatacaksın, değil mi ?

İşte ben buradayım...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimePtsi Mart 30, 2009 4:45 pm

Acılar

Zamanın birinde bir oduncu, ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamis. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaradana olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılanı vurmaya kıyamamış. Yılan da duygulanmış, dile gelmiş.Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, ben de sana bir iyilik edeceğim demiş.Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve oduncuya uzatmış. "Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim." Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Hiç kimseye olan biteni anlatmamış, ailesi dahil.Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş.Yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile bulusmuş ve altınını almış. Gel zaman git zaman, oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Bir kaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış. Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış. "Git kör kuyunun başına ve oğlum olduğunu söyle, yılan sana altın verecek" demiş. Oğlu inanmamış ama gitmiş, yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadığı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış, kimbilir daha ne kadar altın var kuyudan içeride demiş....Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş. Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oğlu cansız yatıyor. Yılan o arada görünmüş ki, kuyruğu yok ve kanlar içinde... Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılan yaralı... Hatalı olan oğlum olmalı demiş ve yılandan özür dilemiş. Tekrar dost olalım demiş... Yılan ise acı acı gülümsemiş. Çok isterdim ama... Sende bu evlat acısı... Bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeSalı Mart 31, 2009 11:55 am

Aşkım Ölmesin Diye Gitme Demedim...

Kadın başını kaldırıp baktığında, titredi adam. İlk kez bir uçurum görmüştü sevdiği kadının gözlerinde ve düştüğünü hissetti birden içine. Çünkü daha önce hiç böyle bakmamıştı sevdiği kadın kendisine. Sonrasında başını eğdi kadın ve “sana bir şey söylemek zorundayım, yalnız bana üzülmeyeceğine dair söz vereceksin” dedi! Ancak sesinin tonunda ki titreme, adamın yüreğini çoktan ateşe vermişti bile. Dinliyorum derken yüreğinden bir şeylerin koptuğunu ve havada hüzün kokusunu hissetti... Masaya çöken sessizlik, ardında ki fırtınayı belli ediyordu. Başını denize çevirdi kadın ve usulca “biliyor musun ne zaman denizi seyretsem sen gelirdin aklıma”! Adam “artık gelmiyor muyum” diye sorduğunda aynı uçurumu yeniden gördü sevdiği kadının gözlerinde ve ilk gözyaşı usulca kirpiklerine ulaştığında, gözyaşları çoktan aleve dönmüştü bile…

“Hatırlıyor musun” diye sordu kadına, “eskiden hüzünlensem beni neşelendirmek için bir şeyler yapardın, oysa şimdi ağlıyorum ve sen kımıldamadın bile”!

Başını önüne eğdi kadın, büründüğü sessizlikse adamın canını acıtacak kadar ağır bir cevap olmuştu. “Bize ne oldu?” diye sordu. Kadının gözleri denize çevrili, sesinde kutup soğuğu “bize ne olduğunu bilmiyorum ama sanırım aşkımıza bir şeyler oldu”! Genç adam donup kaldı, aşka ne olmuştu ve olanı neden görememişti? Ben seni çok seviyorum derken kadına, gözlerine söz geçiremiyordu artık! Gerçekten genç kadını çok seviyordu! Peki, bu kadar severken sorun neydi? “Artık beni sevmiyor musun?” diye sordu. Kadın bilmiyorum dedi ve usulca kalktı oturduğu yerden ve adamın yanına oturup gözlerime bak dedi. Genç adam bakamıyordu, ilk kez korkuyordu! Kadın ısrar etti, adam baktığında kadının ağladığını gördü ve o gün ilk kez hiddetlendi, herşeye rağmen onun ağlamasına dayanamazdı, sakın dedi, sakın ağlama, bitecekse bile söz verdiğimiz gibi bitsin… Biteceğini anladın demek dedi genç kadın. Evet anladım. Çünkü ben senin gözlerini bakışlarını çok iyi tanıyorum ama neden olduğunu anlayamadım. Neden bitiyor?

Kadın sanırım senin sevginden eziliyorum ve seni beni sevdiğin kadar sevemiyorum, geçmişimde ki acılar buna izin vermiyor beni bağışla lütfen dedi. Sevildiği kadar sevmemek üzebilir miydi insanı? Üzülüyorsa o da sevmiş olmuyor muydu? Sevmese umursamaz olmaz mıydı? Peki, seven gidebilir miydi? Bu düşünceler içindeyken genç kadına dönüp seni anladım dedi. Bir şeyi bilmeni istiyorum diye devam etti. Belki bu seni üzecek ama söylemeye mecburum.

“Aşk cesur yüreklerin işidir, korkulu yüreklerde gerçek ışığını bulamaz” Kadın bana bunu yapma derken, adam usulca kalktı yerinden ve ben sana seni sevmekten başka bir şey yapmadım, yapmıyorum, sana bir şeyler yapıyorsa korkuların yapıyor! İlk kez huzurluydu belki de adam. Masadan sigarasını aldı usulca ayağa kaltı ve genç kadının gözlerinin içine bakarak seni seviyorum ve hep seveceğim ama sana gitme demeyeceğim. Çünkü gitme dememi gerektirecek bir şey bırakmadın, bu aşk sadece benim cesaretimle ve benim sevgimle yürümez. Aşk beraber yürümektir ve iki kişi yaşanırsa güzeldir. Genç kadın öylece kaldı masada. Adam arkasına bakmadan yürürken, başlayan yağmur akan gözyaşlarını saklamak ister gibi yağıyordu.
Yıllar sonra adam aynı yere gene geldi, hayret hiç değişmemişti, oturdukları masa eskimiş ama aynı yerde öylece duruyordu. Gözlerine çöken o kesif hüzünle masaya doğru yürüdü sandalyeye oturduğunda, masada gördüğü yazı yıllar sonra onu tekrar ağlatmıştı. Masada şunlar yazıyordu.

“Sana öyle baktığım için çok pişmanım, sonraki günlerde anladım ki, o bakışlar yüreğimin değil, dediğin gibi korkaklığımın bakışlarıymış. Şimdi çok cesurum ama sen yoksun ve ben senin sevdandan korktuğum için özür dilerim! Ancak anlayamadığım tek şey, bana neden gitme kal demediğin oldu” Adam yazının altında ki tarihe baktı, iki yıl önce yazılmıştı. Yani ayrılıktan bir yıl sonra.

Altına şu yazıyı ekledi ve bir daha dönmemek üzere oradan ayrıldı. “Gitme desem de gideceğini biliyordum, işte o acıya dayanamazdım ve o acıyla, aşkım yaşayamaz ölürdü! Aşkım ölmesin diye gitme demedim, diyemedim!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeÇarş. Nis. 01, 2009 1:32 pm

Baloncu

Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve bütün cesaretini toplayarak: -Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı. Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra: -Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle. -Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak. -Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim. Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı. Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı. Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken,baloncu ona doğru dönerek: -Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm. Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti vedallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa, dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu. İster istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adam dönerek: -Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o? Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra: -Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al. Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı. Kaldırım kenarına oturup baloncunun uzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:

"Olsun", diye mırıldandı. "Olsun." Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimePerş. Nis. 02, 2009 10:51 am

Dürüst Yaşam

Bir zamanlar herkesi hırsız olduğu bir ülke vardı. Geceleri herkes bir fener ve levye ile silahlanıp komşularının evine girerdi.Tan ağarırken çuvalını doldurmuş geri döndüğünde kendi evinin de soyulmuş olduğunu görürdü.Böylece herkes uyum içinde yaşardı , kimsenin durumu çok kötü değildi. Biri birini , o öbürünü soyar, böylece son insana kadar gelinir , sonuncu da o birinciyi soyardı.Bu ülkede ister sat , ister al sahtekarlık demekti. Hükümet insanlardan çalmak için kurulmuş bir suç örgütüydü , insanlar da bütün zamanlarını hükümeti aldatarak geçirirlerdi. Yaşam hiçbir sorun çıkmadan sürüyordu ; orada yaşayanlar ne zengindiler ne de yoksul.Sonra bir gün - nasıl olduğunu kimse bilmiyor - dürüst bir adam çıkageldi. Geceleri çuvalını alıp hırsızlık etmek için dışarıya çıkmak yerine evde oturuyor , piposunu tüttürüp roman okuyordu. Hırsızlar oraya gelip de ışık görünce geriye dönüyorlardı.Ama bu böyle gitmedi. Dürüst adama böyle rahat bir hayat yaşamakla havanın ona göre hoş olabileceğini , ama kimseyi çalışmaktan alıkoymaya hakkı olmadığını söylediler.Evde oturduğu her gece bir aile aç kalıyordu. Dürüst adam verecek yanıt bulamadı. O da tuttu tan yeri ağarana kadar geceyi dışarıda geçirmeye başladı , ama hırsızlık etmeye eli varmadı. Dürüsttü işte o kadar Köprüye kadar yürüyor , altından suyun akışını izliyordu. Sonra evine geliyor evini soyulmuş buluyordu. Bir hafta geçmeden dürüst adamın beş parası kalmadı , yiyeceği tükendi ; ev soyulup soğana çevrilmişti. Ama kendinden başka kimseyi suçlayamazdı. Sorun dürüstlüğüydü ; düzeni alt üst etmişti. Karşılığında kimseyi soymadan kendini soymalarına izin vermişti. Böylece her sabah birisi geri döndüğünde evini soyulmamış buluyordu - dürüst adamın bir gece önce soyması gereken ev- Çok geçmeden evler , evleri soyulmayanlar kendilerinin öbürlerinden daha zengin olduklarını gördüler elbette , onun için çalmak istemediler, öte yandan dürüst adamın evini soymaya gelenler elleri boş döndüler, yoksullaştılar.Zenginleşenler köprünün üzerinde dürüst adama katılmaya, onunla birlikte akan suyu seyretmeye başladılar. Bu karışıklığı daha da arttırdı. Zenginleşenlerin de , yoksullaşanların da sayısı arttı. Bu kez zenginler geceleri köprünün üzerinde geçirirlerse yoksullaşacaklarını gördüler. " Neden yoksullara biraz para verip bizim için çalmalarını sağlamıyoruz " diye düşündüler.Sözleşmeler imzalandı. Maaşlar yüzdeler belirlendi. Her iki tarafta pek çok sahtekarlıklar yaptılar elbette ; insanlar hala hırsızdılar. Ama sonuçta zenginler daha zengin, yoksullar daha yoksul oldular.Zenginlerin bir kısmı öylesine zenginleştiler ki , artık çalmaları ya da kendileri için çaldırmaları gerekmiyordu. Ama çalmayı bırakırlarsa çok geçmeden yoksullaşacaklardı ; yoksullar bunu sağlardı.Onun için yoksulların en yoksullarına mallarını öbür yoksullardan korumak için para verdiler. Böylece polis kuvvetleri kuruldu , hapishaneler açıldı. Dürüst adamın oraya gelişinden birkaç yıl sonra kimse çalmaktan , soyulmaktan söz etmez oldu , artık yalnızca ne kadar zengin ya da yoksul olduklarını konuşuyorlardı. Gene de bir miktar hırsız kalmıştı.Bir de dürüst olan o bir tek adam vardı , o da zaten çok geçmeden açlıktan öldü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeCuma Nis. 03, 2009 10:07 am

İki Kardeş

Zamanın birinde 2 kardeş varmış. Büyük olanı koskocaman bir çiftliğin sahibi ve köyün ağasıymış. Hatta o kadar zenginmiş ki zenginliği başka memleketlerde dahi dillerde dolaşırmış.Küçük kardeş de abisinin yanında karın tokluguna çiftlik işlerinde çalışırmış. Kar kış sıcak filan demeden abisinin işlerini halletmek icin vargücüyle çalışırmış.

Ortalığın sıcaktan cayır cayır yandığı bir yaz günü küçük kardeş yorgunluktan bitap düşmüş ve bir ağacın gölgesinde uyuyakalmış. Çok geçmemiş ki abisi kardeşini ayağındaki koca potinleriyle hafiften tekme atar gibi "kalk iş zamanı uyunur mu bedava ekmek yok" diyerek uyandırmış. Kardeşi ne olduğunu anlamadan şaşkın gözlerle etrafa bakmış ve abisi o heybetli cüssesiyle karşısında dikiliyor. "Abi neden uyandırdın beni çok güzel bir rüya görüyordum. Rüyamda büyük bir çiftliğim atlarım hayvanlarım ucu bucağı gözükmeyen tarlalarım benim için çalışan yüzlerce işçim traktörlerim ve daha sayamayacağım bir sürü mala sahiptim. O kadar güzel bir rüyaydı. Keşke uyandırmasaydın da biraz daha tadını çıkartsaydım." diye seslendi abisine. Abisi ise pis pis sırıtarak "sen bu saydıklarını ancak rüyanda görürsün oysa bak ben bütün bu saydıklarına sahibim ben bunların içinde yüzüyorum..." diyerek sürdürdü sözlerini. Kardeşi ise dalgın gözlerle abisine baktı ve şu sözler döküldü kurumuş dudaklarından.

"Abi biliyormusun aslında ikimizde rüya görüyoruz; fark, benim rüyam gözlerimi açınca bitiyor senin rüyan ise gözlerini kapayınca bitecek!!!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeC.tesi Nis. 04, 2009 10:04 am

Yüreğimde gece; on ikiyi çoktan geçmiş saat...

Yüreğimde gece; onikiyi çoktan geçmiş saat, ne gariptir ki geçen zamanın ardında yaşanan birşeyler var, izdüşümler var bilemediğim; dilime yerleşen ama kafamın içinden sessiz ve öksüzce geçen sözcükler gibi...

Aşk; kendini bilmezlik, olup biteni ise hiç ama hiç bilememezlik...
Suskunluk; sancılı yalnızlık..
Korku; çocukluğa özgü bir terim,büyüdükçe silikleşen yada derinleşen...
Yalnızlık; yaşama karşı bağışıklık aşısı...
Umut; mutsuzluğun, metresi...
Mutsuzluk; Düşlerde yeri olmayan..
Düş; kırılır mı? Ardında kırılan başka bir şeyler var, kesilip kanamalar var bilemediğim; tıpkı yüreğimin ince keskin yırtılması gibi.
Yürek; Çikolata ama içi duygu dolgulu..
Duygu: Uyku gibi güzel, sonu gelmeyen, bir rüya
Rüya; yorumsuz, iniltiler, sayıklamalar, hadi hayırlısı!

Belki de alakasız ama bir tanım daha.
Aş ermek; Gebelikte bazı yemeklerden tiksinip bazı yemekleri yeme isteği duymak.
Ben eriyorum belki de; kendime tanımlarla yüzleştikçe, eriyorum, geberiyorum.

" Ol! " demeyle olmuyor işte bir yaşam.
" Öl! " demeyle ölünmüyor.
" Dur! " demeyle durulmuyor birdenbire.
" Sus! " demeyle susar mı gözlerim?
Emir kipleri ağlıyor, bağrıyor bas bas, düşlerimin arasında .

Bekle!

Yüreğimde, gece; on ikiyi çoktan geçmiş saat . Bedenim kendi zamanından habersiz; anlamaktan ürküyor belki de. Anladığım an gizemini yitiriyor her şey. Düşlediklerimi diri ve gizli tutmak için kaçıyorum anlamaktan.

Yaşam içinde yanımda kalan, tek varlık, zamandan peydahlanmış piç bir yalnızlık!

Gökyüzüne bakmalıyım, başımı kaldırıp, yıldızları saymalıyım, oturup sabah olmadan...
Gecenin güzelliğini görebilmeliyim, denizin üzerindeki gümüş ışıltısında, duyabilmeliyim bir başka güzelliği, dalgaların şıkırtısında.

Gün ışımış, güneş doğmuş!
Yüreğimde ise, hala gece; on ikiyi çoktan geçmiş saat!

Oysa, ışığın bile ortaya çıkartamadıkları var, gizlenenler...
Gündüzün köründe bile karanlıklar arkasına saklanıp, adam geçinenler...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimePtsi Nis. 06, 2009 9:47 am

Aşk gider, acısı kalır...

Aşk için bahar. Tehlike her yerdedir... Vuruluverirsin hiç ummadığın birine. Ama öyle çarpar ki kalbin, duracak gibi aldatır seni. Bahardan sonra yaz gelir... Hepimiz biliriz, sabun köpüğü gibidir yaz aşkları. Bence öyle basit değil. Henüz silinmedi hiçbirinin yarası benden. Aşk gitti ama acısını bıraktı, iz kaldı. Güz aşkları mevsimine dönünce dönence, pencereye sinmiş insanlar gelir gözümün önüne. Ve yavaş yavaş görünürler etrafta. Kimi yaza girerken terk ettiği aşkını, kimi yaz aşkını düşünür. Kimi ayrılık planlar ama hala yüreği yanar. Kimi terk edilmişliği sindirmeye çalışır. Çok azdır taze aşk yakalayan. Sanki bir doğum öncesi ölüm gibidir. Sonra kış gelir. Kimi yüzsüzler yazın hiç aldatmamış gibi eski sevgilisine döner; kimi sadıklar kavuşur... Kimi yalnızdır, kimi yorgun... O yorgunlar için kış uykusu başlar... Belki de taze baharlara, taze aşklara enerji depolarlar... Aşk dört mevsimdir herkesin sözlüğünde. Ama nedense bana bu anlattıklarımı çağrıştırmaz. Saçmaladım belki de bir paragraf boyu. Yalan attım. Aslında doğru olsalar bile yalanlardı çünkü, hissetmediklerimi yazdım. Ezbere konuştum. Aşk, kelimesi içimde gebe olduğum bir kelimedir. Her duyuşumda doğum sancısı çeker, doğuramam. Ama gözlerimin önüne o gelir. Sadece bir bakışına karın ağrıları, suyla yatışmalar. Bir tebessüme ömür bulmak. İtiraf. Saatler süren telefon konuşmaları. İlk duygular, çocuksu güzellikler. Ve sonra... Nefessiz kalmacasına ağlamalar. Izdırap çığlıkları... Kış... Kış... Kış... Azap... Ve sonunda doğan gün... Hemen her mevsim aşık olmuşumdur birilerine... Hatta sonbaharda bile... Ama onca ufaklı büyüklü sevda içinde, böylesine derinde var olan, böyle yaktı mı iz bırakan, bu kadar çaresiz bırakan, bu kadar arzu illetine hasta eden, bu kadar dizginsiz, sorgusuz, başına buyruk, acımasız, bu kadar bugünsüz sevda görmedim. Ve işte hiç biri böyle koyup, böyle yıkıp gitmedi. Ondan önce hiç biri içimden bir şey götürmemişti. Ondan sonrası zaten götüremez çünkü, götürülecek bir şey kalmadı... İşte o insan, beni aşka karşı böyle kelimesiz böyle hayretli, böyle çaresiz, isteksiz bırakıp gitti... Şimdi ben nefretten bile aciz isem bana bir şeyler borçlu. İçimden söküp aldığı bir şeyleri. Bana beni borçlu. Herkesi seven o sersem yüreğimi... Benden alıp kaçtığı o masum kızı borçlu. Bana bir dün, birde yarın borçlu. Benim ne günahım vardı da aşk için üç kelime etmekten aciz kalacaktım. Benim ne günahım vardı da her mevsim başka meyve yemek varken iştahsız kalacaktım. Yoktu elbet günahım... Onunda yoktu ya... Öfkem susmama engel... Ama ikimizin de suçu yoktu... Suçlu yoktu... Benim mevsimim sonbaharsa, yaza, kışa, bahara dönmez... Benim gibilerin nasibi pencere önüne sinip, mazide yaşamak,kendinle kanlı bıçaklı düellolar yapmak... Kendinle savaşmak, hırpalamak... Yaptığının farkına varıp, bir de üstüne onun için cezalandırmaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeÇarş. Nis. 08, 2009 11:02 am

Yazıldığı Gibi Okunmuyor Aşk

Anladım ki: herkesin kendine göre bir boşluğu var, anladım ki her boşluk bir başkasınınki ile dolar, usta birer katiliz hedefini şaşırmayan. Birbirimizi öldürüp duruyoruz günlerdir. Başka bir gezegendeyiz... Düştüğümüz yeryüzü hüzün... Ayın rengi soluyor... Yeni bir yangınla uyanıyor gece. Aklımın duvarlarına dokunuyorum... Burukluğunu soluyor nefes nefese kalbim. Yerini değiştiriyorum sürekli, bir çarşaf gibi katlıyorum özenle. Peşine düşeli tam yirmi gün olmuş. Odadan odaya dolaşıyorum... Uyuduğumuz yatağın kıvrımlarında... Dalgın dalgın topraklarımızı seyrediyorum…

Söylesene, sevip mi özledik, özledikçe mi sevdik. Ne alıngan bir tanıklık bu! Günler geçiyor; kapaklanıyorum içime. Bir kurt sürüsü uluyor, ısırdı ısıracak saçlarımdan! Uykum geliyor, yatağa uzanıyorum çürüğe çıkarılmış bir silah sanki ismim. Kanayıp duruyorum… Kimliksiz uyanıyorum geceden, odadan çıkarken yüzümü değiştiriyorum… İşe giden insanlar gibi hayattan vazgeçmiş bir edayla yürüyorum caddelerde. Sanki baktığın her yerdeyim. Kan sızıyor yürüdüğüm yollara… Ne babanın adını bilirim, ne bacama konan martıların ölüm tarihini. Davacıyım artık kendimden. Son sözüm dinamit kuyusu olacak. Sakın…

Beş gün oldu cam kenarında uyuyorum. Nefesim buz kalıbı. Çıplak tenim ahşabı sarmalıyor, içimde kullanılmamış bir bıçak savruluyor. Elimi uzatsam dikenli tel sesin. Günlerimi sürüklüyor sahte bir hevesle güneş, uyudukça hastalık kuruluyor gölgemle hayat arasına. Sesimi kilitliyorum çekmecelere. Telefonlar çalıyor sürekli. Ölmüş bir görüntü var aklımda, duvarların serinliğine ismini kazıyorum… Bedenimi uyanık tutan ne varsa sulara gömüyorum. Anlıyorum ki ancak bir acı uyanık tutabilir bizi.

Yazıldığı gibi okunmuyor aşk.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeCuma Nis. 10, 2009 2:19 pm

Önce Öğren Aşkı...

Bi dur bakalım... Benim aşkımı sorgulama hakkın yok senin... Sen aşkın ne olduğunu biliyor musun ki... Sen bikere aşk yaşadın mı ki sorgulama hakkını kendinde görüyorsun... Önce öğren aşkı... Yaşamayı bil... Sonra çık karşıma... Ondan sonra 'seninkide aşk mı'... de. Bende ancak o zaman cevap vereyim sana. Savunayım aşkımı... Madem yeri geldi bi iyilik yapayım sana... Oku da nasıl aşık olunurmuş öğren...

TESLİM OLACAKSIN... KAYITSIZ ŞARTSIZ TESLİM OLMAYI GEREKTİRİR AŞK...BİR YANIN AŞKTA DİĞER YANIN BAŞKA TARAFTA OLAMAZ... BEYNEN KALBEN, RUHEN, BEDENEN TESLİM OLMAYI BİLECEKSİN... HERŞEYİNLE AŞKA ADAYACAKSIN KENDİNİ... 'CANIM YANAR'DİYE DÜŞÜNMEYECEKSİN... AŞK BU YAKABİLİR CANINI... AMA SEN BUNU GÖZE ALMAZSAN DÜNYANIN EN MUTLU MUTLULUĞUNU DA YAKALAYAMAZSIN... HEM GÜLÜ KOKLAMAK İSTEYECEKSİN, HEMDE DİKENSİZ OLSUN DİYECEKSİN... OLMAZ ÖYLE ŞEY!!GÜLÜ SEVECEKSEN DİKENİNİN BATABİLECEĞĞİNİ DE BİLECEKSİN...

Korkmayacaksın... Hiç bir aşk 'şu gün bitecek 'diye başlamaz... Aşk sözleşmelere bağlanamaz. 'ÖNCE SEN AŞIK OL, SONRA BEN OLURUM' diyemezsin... Karşılık olmasa da aşk vardır... Yüreğine ardına kadar açacaksın... Yaralanma olasılığın vardır... Ama unutma ki; o yürek aşksız atmaz... Aşksız atan o yüreğe yürek denmez... Terkederse aldatırsa diye düşünüp kendine zehir etmeyeceksin hayatı... Şüphe hem aşkın hem insanın düşmanıdır... Yaşayabileceğin kadar yaşayacaksın... Sonu acı bitmiş olsa da şükredeceksin o güzel günleri yaşadığın için...

ÇALIŞACAKSIN... 'AŞIK OLDUN, HADİ BAKALIM NE OLACAKSA OLSUN' DEMEYECEKSİN... İŞTİR AŞK, UĞRAŞTIR... EMEKTİR!!UĞRAŞACAKSIN... ÇALIŞACAKSIN... BESİN İSTER AŞK, TIPKI BİR ÇİÇEK GİBİ... İNSANDIR BESİNİ AŞKIN... SEN AŞKA NE KADAR ÇOK ŞEY VERİRSEN O DA SENİ O KADAR MUTLU EDER BUNU UNUTMAYACAKSIN... ASIL İŞ AŞIK OLDUKTAN SONRA BAŞLIYOR ZATEN... AŞK KÜT DİYE ÇIKAR KARŞINA, REDDEDEMEZSİN... ÖYLE Bİ GÜCÜN YOK. AMA AŞKI YAŞATABİLME GÜCÜN VAR, KULLANIRSAN VAR... ÜŞENMEYECEKSİN, USANMAYACAKSIN...BİR DUVARI ÖREN USTA GİBİ BİR BAHÇEYİ ÇAPALAYAN BAHÇIVAN GİBİ EKECEKSİN... SEN BUNLARI YAPTIĞIN HALDE YAŞAMIYORSA AŞK ALDIRMA... ELİNDEN GELENİ YAPMIŞ İNSANLARIN HUZURUNU HİSSEDECEKSİN... BU BİLE YETECEK SANA...

Koruyacaksın... Aşk senin en değerli varlığındır... Gözünden bile sakınacaksın... Nadide bir çiçek gibi en değerli vazoda paha biçilmez bir mücevher gibi en gizli kasada tutacaksın... Dalgalanmalara açık olan bir duygudur aşk... Korumazsan kırılır kaybolur!!! Saklamazsan çalarlar üzülürsün!!!

ŞİMDİ OKUDUN MU AŞKI... ANLADIN MI? YETMEZ Bİ DAHA OKU... EZBERLE... SONRA GEL YİNE...

BELKİ O ZAMAN KONUŞURUZ AŞKI SENİNLE
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeC.tesi Nis. 11, 2009 10:13 am

Unutulmuyor, bitmiyor, geçip gitmiyor...

Her gece olduğundan biraz daha muhtacım sana.Kırgınım aslında, kızgınım…Hayır sana değil; Seni kırıp üzen şu aptallığıma… Ne olursa olsun! Zamanım da mekanım da değişmiyor.Hep her zaman aynı yere çıkıyor bütün yollar; Sana!..

Uzun zaman oldu içimdeki maviler donalı. Kendim seçtim sevdayı tek başıma yaşamayı. Yalnızlığımın sorumluluğunu taşıyacak kadar da yürekli olduğumu düşünür ve söylerdim herkese gururla. Geceler sancı olur işlerdi içime ama yüreğimde yaşattığım sevdamı düşündükçe, içime yayılan sıcaklık alıp götürürdü tüm sancılarımı...

Ne kadar zamandır böyleyim, ne kadar zamandır en yakın dostum özlem, hatırlamıyorum. Sanki zaman durdu. Evet özlüyorum ve özlemeyi de seviyorum. Çünkü özlemin içinde aşkım, mutluluğum, umutlarım var. Gidenlerin ardından ağıt yakmamayı öğreneli çok uzun zaman oldu ama sen bambaşkaydın. Kimseyi senin kadar sevmemiştim ki. Seni birine anlatmaya kalksam sözcükler yetmiyor, kelimeler acizleşiyor. Neye benzetsem, hep bir yanın eksik kalıyor...

Gülemiyorum artık? En iyi yapabildiğim şeyi kaybettim? Aslında önce seni ve senle birlikte herşeyimi kaybettim. Yanımda yoksun. Olsan sarılırdım sana sıkı sıkı. Bırakmazdım, sıkılır, bağırır çağırırdın ama ben biraz daha fazla sarılırdım sana. Biliyorum benden bağımsızdın, hiç sahip olamadım sana. Olmakta
istemedim aslında, çünkü hep yanımda olacaktın... Ya da ben öyle sandım...

Dinlediğim her şarkıda, her yağmurda ıslanışımda, dalgaların kayalara çarpışında,her nisanda ve her eylülde, sen yeniden gidiyorsun benden. Ben bu ayrılışların acısını yaşarken, birgün gidebileceklerini düşünerek, kimsenin gelmesine izin vermiyorum…

Sana ilk satırlarımı yazdığımda, yine mum ışığı vardı odamda. Soğuk, beyaz bir defterin her şeyi hayale dönüştüren sayfalarında, ilk kez seni yaşamıştım. Şimdi uzun yağmurların ardından yine mum ışığıyla dolu odamda, yine ve hala sana yazıyorum. Çünkü ben her hayal kırıklığım, her unutulmuyor duvara çarpışımdan sonra hala sana dönüyorum.

Ortasından kopartıldığı için hiçbir zaman sonu gelmeyecek günlerimize dönüp, hala seni arıyorum. Çünkü hala seni ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MASTER
Admin
Admin
avatar


Kadın
Mesaj Sayısı : 4
Yaş : 51
Nerden : İstanbul
İş/Hobiler : Halk Oyunları
Kayıt tarihi : 02/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeC.tesi Nis. 11, 2009 9:18 pm

Hepsi çok güzel Sibelciğim,teşekkürler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimePtsi Nis. 13, 2009 9:49 am

MASTER demiş ki:
Hepsi çok güzel Sibelciğim,teşekkürler.

Rica ederim Hülya abla, beğenmene sevindim Wink
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimePtsi Nis. 13, 2009 10:13 am

Sustukça "SeN" OLdum..

Sustukça sen oldum,sen oldukça kendime kaldım,seni buldum. Cezasının ne zaman biteceğini bir hükümlüydüm sende… Aşkı taşımak tek özgürlüğüm oldu anlamalısın. Bende kendini üretirken yokluğunu aynı boyuta taşımasaydın keşke… Sen yoksan olmayacaksan ben hangi kimlikle kalkarım ayağa hiç düşündün mü? Yığılıp kaldığım her yerde yokluğun çöküyor gözlerime… Hayalinle kalmak seni yaşamak, bundandır, yalnızlığı hiç kimse benim kadar sevemez…

Tuhaf bir teslimiyette,yokluğunu yaşıyorum hepsi bu!Yokluğunda seni buldukça yeryüzündeki hiç kimsenin anlayamayacağı bir şölen oluyorsun içimde… Eridikçe sana karışıyorum,seni sevmek,yaşama ve belki en çok sana direndikçe anlam kazanıyor… Sen ve sen..Yalnızlık..Hayır!Sen ve ben.İçimde üretiyorum seni.Birlikte çoğalıyoruz, kimseye hesap vermeden. Susmuyorum... Çünkü seni seviyorum… Gözlerimi karanlığa sımsıkı yumuyorum.Sen olmak üzere başkalaşıyorum bir kez daha ve sonsuza kadar sen oluyorum…

Aşk,yaşamın belirlediği rastlantıların sunduğu yöneliştir,söylemiştim sana.Bu zorlu yürüyüşte kimseye tercih şansı tanınmadı elbette bilirdim bunu.O kadar anlamlıydın ki özeldinki tercih şansı tanınsaydı da bile bile ben yine seçerdim... Ödediğim ve ödeyeceğim bedeller ne kadar ağır olsa da... Sana seni anlatmakta bu kadar yetersiz kalmasaydım keşke… Seni şu an yaşamaya ne kadar muhtacım..Tek gerçeğim sensin ve hepte öyle kalacaksın...

Yaşamın kırılma noktalarında beni birden bire tek başıma bırakınca sustuysam ve şu an hala susuyorsam onurumdandır..Ben kimi sevdimde sen oldum?Kaç sen vardın,son sahnede nasıl bir kimlik taşıyordun,söyle bana?Beni herkesten çok sevdiğini söylerken yüreğine inancımı bir an olsun yitirmedim yemin olsun!Böyle zamanlarımda hep sustuysam doğru yorumla beni,beni anlamayışlarının çaresizliğindendir…

Ne yapmalıyım?Kadehler dolusu içerek beynimi uyuştursam unuturmuyum bu acıyı?Ama ben böyle bir iflası onaylayamamk... Unutmaya çalışmak bireyci bi kaçış değilmidir?Ben yokluğundan en çok bunaldığım anlarımda böylesine kaçışlara yenilmeyecek kadar doğru sevdim seni.Yüreğimi çatışmaların tam ortasına sürerken hiçbir ödül beklemiyordum,bilesin… Yoruldum bebeğim,sürekli ertelediğim bir finale doğru sürekli aynı startlarla başlamaktan bitirmekten yoruldum…

Yine gece..Yine yoksun..Uğultu ve yalnızlık…

Ben herkesten başkaydım di mi?Herşeyindim senin... Öyleyse neden yoksun balum... Bundaki çelişkiyi hangi sözünle anlatır da ikna edebilirsin beni yokluğuna?.. İçimde o kadar masumsun ki..seni yaşatmak adına nasıl bir direnişi üstlendiğimi kimse anlamasa da aldırmıyorum artık...

Yaşamak sana sığınmaktır, seni sende sevmektir… Böyle anlarda yokluğun yüzümü kanatan bir ömür çizgisinin adıdır...

Sevdim seni hiçbir ödül beklemeden…Gözlerimi kapatıyorum artık susma vaktidir… Bir varsın bir yoksun... Çocukluğumda anlatılan masallar gibi... Ama en çok yoksun... Başım dönüyor... Aşkım ey ömrümün varı! Ey VARLIĞIM! Seni seviyorum…

Her aşk bir yakalanmadır yaşama söyledim sana,
Bilinmedik yenilgiler taşıdım sesimde
Aldanmalara yüzüm yoktu sabıkalıydım
En çok sana geldim durduk yerde
Yasaktı yollarım , aşk bir gidilmez ülkeydi
En çok kendi tarihimin kahramanı bile değildim sensiz
Ne kadar dirensem o kadar hükümlüydüm sende
VE ben hep sana yürüdüm..yürüdüm..

Adımı unuttuğum her yerde seni bulmalarımdı beni yaşatan..
Zamansızdım,kimliksizdim,sen yoktun kimsesizdim
Biriktirdiğim anlamlara seni katınca anlam buldum yeniden..
Aldanmalara yüzüm yoktu sabıkalıydım
Hayatımdan çok en çok seni sevdim…

Yokluğunda bile sensin,
Çoğalmalar yaşattın bana
Sonunda tanıdık bi finalde tekil kalmalarımdı
Kuşatmalardan çıkıp gelmeyen bakır tenli bir babaydın..
Ne zaman uzansam uzaklıktın
Seni kuşandıkça sen oldum
Böylece sen oldukça varlığıma ilişkin her şeyi unuttum
Ama her şeyden çok en çok seni sevdim…

Herkesin ölümü kendi kıyametidir.Ben gözlerimde yokluğunu taşırken bir gün beklenmedik düşeceğim belki bağışla... Bilirim birgün gelir bütün yıldızlar düşer, kavuşma günü gelsin diye mahşeri bekler ölüler... Sen benim MAHŞERİMSİN…

Kırık ezgileri bir aşk senfonisi sandım
Değilmiş
Bildim
Yanılmadım
Yenildim
Bütün hayaller darmadağındır şimdi sustum…

Kimse sen değil
Sen herkes oldun, biraz…
Ben değil...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeSalı Nis. 14, 2009 9:31 am

Bu KimsesizLikten Bıktım

Bir daha karsılaşmayacağım biliyorum... Yani yüzün olmayacak bir daha... Hüzün olacak her adimim... "hoş geldin"leri eksik olacak kapımın... İlk açışımda küflü bir yalnızlık vuracak yüzüme... Önce terliklerin her zaman ki yerlerinde olduğunu fark edip, gazetelerin okunmamışlığını göreceğim ve yatağın bozulmamışlığını. İşte ilk o zaman gözyaşlarım bozacak geceyi. Çaresizce yatağın kenarına kıvrılıp dizlerimi karnıma çekerek, sanki pazardan eve dönüş esnasında, annesine yaptığı tüm ısrarlarına rağmen, o renkli treni satın aldıramamış çocuğun moral bozukluğunda, yani küçük yaşlarımın göz-yaşları gibi saf bir yalnızlığı küskünlükle sulayacağım... Bir daha karsılaşmayacağım biliyorum... Sesin olmayacak... Yattığım yerden bir sabahı cıvıldayan gülümsemenle karşılamayacağım. Gözüm hep bir sessizliğe açılıyor olacak. Duvarlarım artik kulaklarını kapatmayacak yüksek sesli tartışmalarımızda, cam çerçeve indirecek kalkanlarını, salonu ortasında oradan oraya uçan yapma çiçeklerle dolu vazolar havalarda uçuşmayacak. Japon yapıştırıcısı çabukluğunda yapışmayacak bir daha parmaklarımız birbirine... Bir vazonun kırılan yerlerini birkaç gülümsemeyle tamir etmeye çalıştığımız o barışma anı sonralarında. ...ve kırılan bi aşkı yapıştıracak hiçbir şeyin olmadığını işte bu çaresizlikte bir kez daha anlayacağım... Ne banyodaki köpüklü senfonilerin, ne de mutfaktaki yemek kokulu mırıltıların olacak. Ne yerde dökülmüş saçların. Ne de ıslak ayak izlerin olacak parkelerin üzerinde. Ne buzdolabının en gizemli köselerine sakladığı çikolataların, ne de kepekli ekmeğin olacak kahvaltı masamda.. Koca bir ev zayıflayacak gidişinle bir ruh hep aç olacak... Ya ışıkları kim kapatacak ardımdan gazete arkası şekerlemelerde, televizyon karşısı sızmalarda, kiminle yapılacak kanal değiştirme kavgaları, nasıl yenecek bu yalnızlıktan patlamış mısırlar... Sırtımı açıkta bıraktığım ruh üşümelerinde kim sıcacık elini yüreğimin üzerine koyacak bu evde... Bir kilo baklava kurnazlığında kiminle yapılacak su savaşları... Bu kimsesizliğin galibi kim olacak... Bir daha karsılaşmayacağım... Biliyorum... Çıkarken üzerine binlerce kilit vuracağım kapının ardında, dondurulmuş anılarım kalacak...

Bugün
Bu evden,
Bu şehirden,
Ve..
Bu kimsesizlikten taşınıyorum..!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeÇarş. Nis. 15, 2009 1:22 pm

Elimde Kaldı Umutlarım

Her sabah hüzünle karışık bir umut var içimde. Sensizlğin hüznünü, yeni bir günün seni getireceği umuduyla bastırıyorum. Her doğan gün yeni bir umut, yeni bir arayış benim için. Belki sana kavuşacağım zamana bir gün daha yaklaşıyorum, bugün değilse yarın... Kimbilir belkide yalnızca kendimi avutuyorum. Gittiğinden beri hep yalnızlık şiirlerine takılıyor gözüm. Bir başıma değilim sensizlikten yalnızım.

Terk edilip gitmek en çok nasıl koyar insanı bir ben bilirim. Gitmelerin gidenlerin arkalarında bıraktığı çaresizlikleri, en koyu özlemleri... Senin gidişin bir ateş gibi çöktü yüreğime. Hiç bir yağmur yetmedi içimdeki hasret ateşini küllendirmeyi. Hiç bir sevgi yetmedi senin özlemini gidermeyi. Ben her sabah beni sana götürecek yollarda yürüdüm, senin duyacağın şarkıları söyledim yalnızca. Ve gelmeyişinin her akşamında aslında doğduğunu hiç anlamadığım güneşle beraber ben de battım bir kez daha...

Geceleri hep uyudum, uyudum; gün boyu çekdiğim hasreti rüyalarımda biraz olsun giderebilmek için. Her şeye iyi gelen yaraları iyileştiren zaman hiç bu kadar acıtmamıştı yüreğimi. Bin bir umutla sarıldığım sabahlar artık hiç doğmaz oldu. Benim günümde gecemde karanlık şimdi. Ne ay uğurluyor gecelerimi ne sana benzettiğim yıldızlar parlıyor. Elimde kaldı umutlarım.

Sensizlik öyle kötü bir yara oldu ki artık., içimde öyle büyük bir boşluk açtın ki, bir gün olurda geri dönersen kendi yaptığın boşluğu sen bile yetmeyeceksin. Orası hep bomboş paramparça kalacak. Büsbütün cam kırıklarıyla kaplı kalbim. Ne zaman seni düşünsem, seni hatırlatacak en ufak bir şey görsem o kırıklarla dolu yeri batmaya başlıyor yüreğime. Artık sabahları yalnızca hüzünle uyanıyorum. Hiç bir şey beklemiyorum günden. Seni bile. Varlığında sensizliği yaşamaktansa içimdeki boşluklarla, kırıklarla, boş umutlarımla sensizken alışırım, alışmaya çalışırıyım yokluğuna...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimePerş. Nis. 16, 2009 8:49 am

SENİNLE YAŞLANMAK İSTİYORUM

Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyim istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi. Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.

Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.

Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...

Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı "herşeyde".
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeCuma Nis. 17, 2009 9:14 am

Aşka Ve Terke Dair

Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında... En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, azılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.

Göz yaşlarınız da, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır.
Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak...
Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır.
Sınırsız ve nihayetsiz; "Ölmek var, dönmek yok"tur.
Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını...
Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya...
Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz:
"Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..."
Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız.
Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız.
Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz.
"Eskiden böyle miydi ya..." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.
O, sevgisizliğinize yorar bunu... İhanete sayar.
Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.
"Ya sev böyle ya da terk et" diye gürler...
Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden...
Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size...
Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...
Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder.
Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden...
"İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz.
Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.
İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz...
"Madem öyle..." nin çağı başlar ondan sonra...
Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmistir".
Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz.
Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...
Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre...
Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni...
Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur.
Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini...
Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...
Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...
"Bana ne...kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra... Ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden... Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız.
Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi...
Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye...
Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden...
Dönemezsiniz.
Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.
Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz...
Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...
Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz...

CAN DÜNDAR
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeC.tesi Nis. 18, 2009 9:40 am

Böyle Sevgi Olamaz...

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu,öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...

Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki...

Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... Senin için ölürüm derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adamda Hayır, ben senin için ölürüm diye yanıt verirdi hep...

Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak.... Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....

Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde satılık levhası asılı olan.Ne dersin, bu evi alalım mı? dedi adama.Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı. Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?diye yanıt verdi adam. Amerikadaki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık....

Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...

Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...

Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım diye sözünü kesti arkadaşı. O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya.. Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...

Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, son bir kez kucaklamak isterim seni diyecek oldu ama kadın, '' defol '' dedi nefretle...

İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerikaya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.

Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. Sen, buraya ne yüzle geliyorsun diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor. dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerikadaki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerikaya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi... Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem diyordu... Sırayla okudu; Seni çok sevdim, Seni sevmekten hiç vazgeçmedim Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim. Fakat benim için ölmeni istemedim. Şimdi bana söz vermeni istiyorum. Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı? Son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı: Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimePtsi Nis. 20, 2009 10:06 am

Affetmek

Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:

- "Bir hayat deneyimine katılmak istermisiniz?" Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler.

- "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin." Öğrenciler bunu da yaparlar.

- "Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"

Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

- "Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."

Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

- "Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? hep yanınızda olacaklar."

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:

- "Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."

"Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk?"

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:

- "Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeSalı Nis. 21, 2009 9:11 am

Küçüğüm Sende Ölme

Aynı sokakta oturuyorduk. Her gün başka bir kızla gelirdi eve. Herkes onun hakkında farklı şeyler söylerdi. Fakat kimse gerçeği bilmezdi. Kirli sakalları vardı. Kahverengi gözlü, kumraldı. Hiç kimseyle konuşmaz, sadece gelip geçerdi. Bir gün onunla yolda karşılaştık. Çok güzel bir yüzü vardı. Bana baktı ve gülümsedi. Şaşırdım! Ama yine de onu sevmemeye çalıştım. Fakat o çok farklıydı. Gece boyu lambası yanardı. Bazen uyumak yerine onun evini seyrederdim. Onu sevmediğim halde onun her şeyi ile ilgilenirdim. Bir gün yine kendimi onu gözetlerken buldum. O an anladım ki hep kendimi kandırmışım. Ben ona çoktan aşık olmuşum bile. Artık o eve gelmeden uyumaz oldum. Herkes onun kötü olduğunu söyleyince onu savunuyordum. Geçen gün yine onu yolda gördüm. Bana göz kırptı. Yanımdan geçerken onu çağırdım. Acelem var KÜÇÜĞÜM dedi bana. Eve gidip saatlerce ağladım. Karar verdim. Ne olursa olsun ona onu sevdiğimi söyleyecektim. Yolunu bekledim. Bir gün gelirken onu gördüm. Peşine düştüm. Eve girdi. Biraz bekleyip kapıyı çaldım. Kapıyı açıp, ne var KÜÇÜĞÜM? dedi. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Adını bile söyleyemeden SENİ SEVİYORUM dedim. Gülümsedi, cevap vermedi. Çok utanmıştım. Konuşamadım ve hemen dışarı çıktım. Sonra 1 ay boyunca onu görmemek için sokağa çıkmadım. Bir gün kızlarla evde konuşurken mahalleye bir ambulans geldi. Onun evinin önünde durdu. Şaşırdık. Hemen dışarı fırladım. 3-5 dakika sonra görevliler onu sedyeyle dışarı çıkardılar. Önümden geçerken bende seni, KÜÇÜĞÜM dedi ve gözlerini yumdu. Herkes bana bakıyordu. Ağlayarak koşmaya başladım. Göz yaşlarım durmadan bakıyordu. Eve geldiğimde annemler ondan bahsediyordu. Ailesi yokmuş. Kendi gayretleriyle bu yaşa gelmiş, okumuş. Sevdiği bir kız varmış. Ailesi vermeyince kız evden kaçmış. Bir hafta sonra kız ölmüş. Kimi sevdiyse ölmüş. Çok acı çekmiş. İntihar edip hastaneyi aramış. Polisler geldiğinde evinin duvarında "KÜÇÜĞÜM" yazısını bulmuşlar. "KÜÇÜĞÜM", sen de ölme yazıyormuş KÜÇÜĞÜM, SEN DE ÖLME?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
_hasretim
VİP
VİP
_hasretim


Kadın
Mesaj Sayısı : 100
Yaş : 41
Nerden : İstanbul
Lakap : Deniz Gözlü
Kayıt tarihi : 27/03/09

Makale paylaşımı Empty
MesajKonu: Geri: Makale paylaşımı   Makale paylaşımı Icon_minitimeÇarş. Nis. 22, 2009 9:17 am

Aşkımın Tarifi

Sana nasıl anlatsam bilmiyorum. Ama bildiğim tek ama tek şey seni delicesine çok sevdiğim. Seninle öyle bütünleştim ki ayrılmak değil kopamıyorum senden. Ne seni bırakabiliyorum; ne de kendimi hiçe sayıyorum. Bunların ikisini de yapamıyorum. Çünkü artık düşünemiyorum. Kafama, benliğime o kadar yerleşmişsin ki; seni oradan çıkartmak olanaksız. Belki kendimi küçük düşürüyorum ama sevgide küçük düşme söz konusu olsa bile seve seve senin için her adımı atarım. Seni o kadar çok sevdim ki artık aşkım senden bile öte. Seni sevdiğimi dağlara, taşlara kısacası her yere; bütün kainata haykırmak istiyorum Seni Seviyorum!!

Bu kelime topluluklarını defalarca senin için ama yalnız senin için tekrarlayabilirim. Biliyor musun; seni sevdiğimden beri artık çevremdeki her şey gözüme daha güzel daha hoş ve de daha ümit verici gelmeye başladı çünkü onlar bana seni hatırlatıyor...

Dağlar gibi sende içimde çok büyük tutunulması zor bir yerdesin. Tepeler gibi sende içimde ulaşılması zorsun. Zirveye sadece bir kişi çıkar senin yaşamında; işte o da ben olmak istiyorum zirvede tek ben; BEN VE SEN...

Su gibi berraksın ama içimdekileri de alıp götürüyorsun,yol gibi senin de sonun yok; yani seni sevmenin sonu yok... Bu böyle nereye kadar sürer bilemem tabi. Bunu ben belirleyemem; ama şunu bil ki seninle ölüme bile varım..!

Sensiz geçen bir gün değil bir salise bile düşünemez oldum. Sen benim; benliğim, varlığım, hayatım, geleceğim, çılgınlığım, sevincim, mükemmelim, sevdiceğim kısacası her şeyim her şeyimsin...

Sensiz bir hayatın oksijensiz yaşamdan farkı yoktur. Aldığım nefes içtiğim su yürüdüğüm yol her şeyde sen ve senden izler var.

Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Makale paylaşımı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ateş Halk Dansları  :: Genel :: Kültür Sanat-
Buraya geçin: